Şube işyeri için yapılan harcamaların geriye dönük indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hk.

Özelge: Şube işyeri için yapılan harcamaların geriye dönük
indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hk.
Sayı: 
11395140-105[313-2012/VUK-1- . . .]-825
Tarih: 
06/06/2013
 
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
 
   
Sayı : 11395140-105[313-2012/VUK-1- . . .]-825 06/06/2013
Konu : Şube işyeri için yapılan harcamaların geriye dönük indirim 
konu yapılıp yapılmayacağı.
 
            İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve ek bilgi dilekçenizde ... faaliyetinde bulunulduğu,
şahsınız adına bir bankadan tarım teşvik kredisi kullanarak .../20... tarihinde ...'de mandıra
inşaatına başlanıldığı, .../20... tarihinde ... Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından yapılan yoklama ile
inşaatın tamamlandığı ve ticari faaliyetin başlayacağına dair tutanağın tutulduğu ve şube olarak
bilgi girişinin yapıldığı belirtilerek, şahsınız adına bir bankadan kullandığınız tarım teşvik kredisi ile
İstanbul'daki merkez işyerinin ... ...'deki şubesi için yapılan harcamaların geriye dönük düzeltme
beyannamesi verilerek gider olarak dikkate alınıp alınmayacağı ve bu giderler dolayısıyla ödenen
katma değer vergisinin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususlarında Başkanlığımız görüşünü
talep etmektesiniz.
            I- GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
             193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun "Ticari Kazancın Tarifi" başlıklı 37'nci maddesinde, her
türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.
             Kanun'un "Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38'inci maddesine göre bilanço
esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki
değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
             - İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir,
             - İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
             Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait
hükümleri ile bu Kanun'un 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulur.
             Aynı Kanun'un "İşletme Hesabı Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 39'uncu
maddesine göre işletme hesabı esasına göre ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen
hâsılat ile giderler arasındaki müspet farktır.
              Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise tediye
olunan ve borçlanılan meblağları ifade etmektedir.
             Emtia alım ve satımı ile uğraşanlarda ticari kazancın bulunması için hesap dönemi
sonundaki emtia mevcudunun değeri hasılata, dönem başındaki emtia mevcudunun değeri ise
giderlere ilave olunur.
             Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi usul Kanunu'nun değerlemeye ait
hükümleri ile bu Kanun'un 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulması gerekmektedir.             Gelir Vergisi Kanunu'nun 40'ıncı maddesinde indirilecek giderler bentler halinde yer
verilmiş olup anılan maddede, "Safı kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi
kabul edilir. Bunlar;
             1. Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler,
              ...
             7. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanlardır.
              Diğer taraftan yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderlerinin
amortismana tabi iktisadi kıymetin maliyet bedeline mi intikal ettirileceği yoksa doğrudan ilgili yılın
giderleri arasında mı gösterileceği hususu 163 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde
açıklanmıştır.
             Buna göre; yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş
dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım
maliyetine eklenmesi gerekmekte; işletme dönemine ait olanların ise ilgili bulundukları yıllarda
doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması
mümkün bulunmaktadır.
             Bu itibarla, şube açılışı nedeniyle bankadan kredi kullanarak yapmış olduğunuz söz konusu
harcamaların ve bu krediye ilişkin faiz ödemelerinin bu şube için yapıldığının belgelendirilmesi
halinde yapılan harcamanın Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit edilecek niteliğine göre
ticari kazancının tespitinde tahakkuk ettiği tarihte doğrudan gider olarak veya amortisman yoluyla
itfası suretiyle indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.
             II- KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
              3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1'inci maddesinin 1'inci fıkrasına göre
Türkiye'de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki teslim ve
hizmetlerinin katma değer vergisine tabidir.
              Aynı Kanun'un 29'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi
işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden kendilerine yapılan teslim ve hizmetler
dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer
vergilerini indirebilecekleri, 3'üncü fıkrasında ise indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku
bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği
vergilendirme döneminde kullanılabileceği hüküm altına alınmıştır.
             Buna göre, Katma Değer Vergisi Kanunu'nda vergi indirim hakkından yararlanılabilmesi
için faaliyetle ilgili mal ve hizmet alımlarının mükellefiyet tesis ettirilmesinden önce veya sonra
yapılması gibi bir düzenleme bulunmadığından, mükellefiyet tesisinden önce satın alınan mal ve
hizmetler ile diğer giderlere ait olan belgelerin, işe başlanılmasını müteakip Vergi Usul Kanunu
hükümleri uyarınca öngörülen sürede yasal defterlere kaydedilmesi ve vergiyi doğuran olayın vuku
bulduğu takvim yılı aşılmaması şartıyla,  söz konusu belgelerde yer alan katma değer vergisi
tutarlarının genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün bulunmaktadır.
             III- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN
             213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 174'üncü maddesine göre defterler hesap dönemi
itibariyle tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden
açılır. Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.
             Aynı Kanun'un 227'nci maddesinde, Vergi Usul Kanunu'nda aksine hüküm olmadıkça bu
Kanun'a göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait kayıtların tevsikinin
mecburi olduğu hükme bağlanmış olup aynı Kanun'un 229 ve 242'nci maddelerinde de Vergi Usul
Kanunu'na göre düzenlenmesi ve alınması gereken vesikalara ait hükümlere yer verilmiştir.             Maliyet bedeli Kanun'un 262'nci maddesine göre iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi
veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlardan ayrı bilumum giderlerin
toplamını ifade ettiği, Kanun'un 269'uncu maddesinde de iktisadi işletmelere dahil gayrimenkullerin
maliyet bedelleri ile değerleneceği hüküm altına alınmıştır.
             Kanun'un "Amortisman Mevzuu" başlıklı 313'üncü maddesine göre işletmede bir yıldan
fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle
Kanun'un 269'uncu maddesi gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet,
edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin değerinin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
yok edilmesi amortisman mevzuunu teşkil etmektedir.
             Değeri 800 TL'yi (422 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 01/01/2013'den
itibaren) aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri aynı tutarı aşmayan alet, edevat,
mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir.
İktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır.  
            Vergi Usul Kanunu'nun 315'inci maddesinde mükelleflerin amortismana tâbi iktisadî
kıymetlerini Maliye Bakanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa edecekleri ve ilan
edilecek oranların tespitinde iktisadî kıymetlerin faydalı ömürlerinin dikkate alınacağı hüküm altına
alınmıştır. Amortisman uygulamasına ilişkin usul ve esaslar ise 333, 339, 365, 389, 399, 406 ve 418
sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri'nde açıklanmıştır.
             Bu itibarla, işletme faaliyetinde kullanılmak üzere inşa edilen mandıranın maliyet bedeli ile
şahıs şirketinin envanterine dahil edilmesi gerekmektedir. Ancak bu bedelden mandıranın
inşaatının tamamlanmasından envantere alınma tarihine kadar ayrılması gereken amortismanların
düşülmesi gerekmektedir. Bu işlemden sonra, Bakanlığımızca belirlenen faydalı ömre göre
amortisman süresi sona ermemişse kalan süre için amortisman ayrılması mümkün bulunmaktadır.
             Bilgi edinilmesini rica ederim.         
 
 
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.