Tasfiye halindeki şirketin alacağının ve devreden KDV'sinin doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı ile şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılıp ayrılama

Özelge: Tasfiye halindeki şirketin alacağının ve devreden
KDV'sinin doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı ile şüpheli
ticari alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı hk.
Sayı: 
B.07.1.GİB.4.06.18.02-32323-8114-449
Tarih: 
22/06/2011
 
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü)
 
   
Sayı : B.07.1.GİB.4.06.18.02-32323-8114-449 22/06/2011
Konu : Tasfiye halindeki şirketin alacağının ve devreden  
KDV'sinin doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı ile
şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı hk.
 
İlgide kayıtlı dilekçenizin incelenmesinden, şirketinizin ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi
numaralı mükellefi olduğu, ... Ticaret Mahkemesinin .... tarihli kararıyla şirketinize ...  tasfiye
memuru olarak atandığı, tasfiyenin Ticaret Sicil Gazetesinde .. tarihinde tescil edildiği, tasfiye giriş
bilançosunda yer alan 1.292,39.-TL senetli alacağınızın icra takibine konu edilmesinin tasfiye
süresini uzatması ve icra maliyetinin yüksek olması nedeniyle yapılamadığı belirtilerek, söz konusu
tutarın doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı ile ekli bilançoda yer alan devreden KDV alacağı
hususlarında Başkanlığımızdan görüş talep edilmiştir.
Katma Değer Vergisi Kanununun 29/2 nci maddesinde; "Bir vergilendirme döneminde indirilecek
katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer
vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade
edilmez." denilmektedir.
Aynı Kanunun beyan esası başlıklı 40 ncı maddesinin 3 ncü bendinde herhangi bir vergilendirme
döneminde vergiye tabi işlemleri bulunmayan mükelleflerinde beyanname vermek zorunda
oldukları; yine aynı Kanunun 58 nci maddesinde, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden
hesaplanan katma değer vergisi ile mükellefçe indirilebilecek katma değer vergisinin, gelir ve
kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilemeyeceği hükmü yer almaktadır.
Öte  yandan,  tasfiyeye  girilmesi  halinde,  tasfiyeye  giren  kurumlarca  mevcutların  tasfiye
sonuçlanmadan önce satış v.b. yollarla elden çıkarılması halinde teslim bedeli üzerinden, mevcutlar
elden çıkarılmamış ise söz konusu mevcutlar işletmeden çekiş gösterilerek KDV Kanununun 3/a
maddesi gereğince emsal bedel üzerinden KDV hesaplanması ve beyan edilmesi gerekmektedir.
Hesaplanan bu vergilere rağmen indirilemeyen katma değer vergisinin kalması halinde ise indirim
yoluyla giderilemeyen bu vergilerin gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider ve maliyet
unsuru olarak göz önüne alınması mümkün bulunmaktadır.
Buna göre, tasfiye memuru olarak görevlendirildiğiniz Tasfiye halindeki ... Ltd. Şti.'nce tasfiye
sonuçlanıncaya kadar KDV beyannamesi verilmesi ve tasfiyenin sonuçlandığı dönemde işletmede
yer alan mevcutların işletme kayıtlarından çıkarılması gerekmektedir. Tasfiye kapanış döneminde
hala indirim yoluyla giderilemeyen KDV bulunması halinde bu verginin kurumlar vergisi
uygulamasında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabileceği tabiidir.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde, kazai bir hükme veya kanaat
verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacakların değersiz alacak olduğu, değersiz
alacakların, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedecekleri ve mukayyetkıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilecekleri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan
mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacaklarını gider kaydetmek suretiyle yok
edecekleri hüküm altına alınmıştır.
Madde hükmüne göre, alacağın değersiz alacak sayılabilmesi için kazai bir hükme veya kanaat
verici bir vesikaya ihtiyaç bulunmakta olup, bu alacaklara ilişkin herhangi bir kazai bir hüküm veya
kanaat verici bir vesika olmaması durumunda söz konusu alacaklar değersiz alacak kapsamına
girmemektedir.
Vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler
sayılabilir.
-Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanunun 31 ve izleyen
maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası
reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,
-Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,
-Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
-Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
-Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen
resmi evrak,
-Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi
içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,
-Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla
alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından
vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)
-Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş
bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.
Yukarıda yer alan hükümlere göre, bahis konusu senetli alacağınızın tahsiline imkan kalmadığına
ilişkin kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika bulunmadığı anlaşıldığından söz konusu
alacağınızı doğrudan gider kaydetmeniz mümkün değildir.
Anılan Kanunun 323 üncü maddesinde ise "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1-Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2-Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından
ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık
ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu
karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına
intikal ettirilir." hükmü yer almaktadır.
323 maddeye göre bir alacağın şüpheli hale gelebilmesi için ya alacak dava veya icra safhasındabulunmalı ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu
tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklardan
oluşmalıdır. Alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem taşımadığından yurt dışından
olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.
Şüpheli alacaklara karşılık ayırmak için mahkemeye dava, icra müdürlüğüne takip için dilekçe
verilmiş olması alacağın dava veya icra safhasında olduğunu göstermekle beraber bu başvuruların
takibi gerekmektedir. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklara karşılık
ayrılabilmesi için borçlunun noter vasıtasıyla protesto edilmesi veya borcun (3. kişilere ispat
açısından kanaat verici belge olacak şekilde) bir yazı ile istenmesi ve protestonun ya da yazının
muhatabına ulaşmış olması gerekmektedir. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük
alacakların tespiti açısından dava edilecek alacak için avukatlık ücreti, yargı harcı, notere yapılacak
ödemeler ile posta giderleri toplamı dikkate alınarak tahmini bir dava maliyeti bulunacak ve bu
tutar alacakla kıyaslanacaktır. Tahmini dava maliyetinin alacaktan daha büyük olması halinde,
mahkemeye başvurulmadan protesto veya yazı ile bir defadan fazla istenerek tahsil edilemeyen
alacak için karşılık ayrılması mümkün olabilecektir.
Buna göre, söz konusu alacağınızın dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklardan
olup olmadığının tespiti açısından yukarıdaki kıyaslamayı yapmanız gerekmektedir. Tahmini dava
maliyetinin alacaktan daha büyük olması halinde, mahkemeye başvurmadan protesto etmeniz veya
yazı ile bir defadan fazla istemenize rağmen tahsil edemediğiniz takdirde, söz konusu alacağınız
için şüpheli alacak karşılığı ayırmanız mümkündür.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
 
 
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.