Tasfiye zararının geçmiş yıl karlarına mahsubu ile defter değeri sıfırlanmamış olan muhtelif sabit kıymetlerin kayıtlardan nasıl tenzil edileceği hk.
Özelge: Tasfiye zararının geçmiş yıl karlarına mahsubu ile
defter değeri sıfırlanmamış olan muhtelif sabit kıymetlerin
kayıtlardan nasıl tenzil edileceği hk.
Sayı:
11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]--255
Tarih:
13/02/2015
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
Sayı : 11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]--255 13/02/2015
Konu : Tasfiye zararının geçmiş yıl karlarına mahsubu ile defter
değeri sıfırlanmamış olan muhtelif sabit kıymetlerin
kayıtlardan nasıl tenzil edileceği hk.
İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ile; Şirketin ... tarihinde tasfiyeye girdiği ve tasfiyesinin
halen devam ettiği belirtilerek, tasfiye zararının geçmiş yıl karlarına mahsup edilip edilemeyeceği
ile şirket aktifine kaydedilerek faydalı ömrü bitmiş ve defter değeri sıfırlanmış olan muhtelif sabit
kıymetler ile defter değeri sıfırlanmamış olan sabit kıymetlerin tasfiye sonunda kayıtlardan nasıl
tenzil edileceği hususlarında Başkanlığımızdan görüş talep edildiği anlaşılmıştır.
I- KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN;
Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap
dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının
tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme
bağlanmıştır.
Gelir Vergisi Kanununun "Bilanço esasında ticari kazancın tespiti" başlıklı 38 inci
maddesinin birinci fıkrasında, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsteki öz sermayenin
hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu, bu dönem zarfında
sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen
değerlerin ise farka ilave olunacağı belirtilmiştir.
Aynı Kanunun 94 üncü maddesinde, maddede belirtilen kişi ve kurumların bentler halinde
sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada,
istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları belirtilmiştir.
Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesiyle
gerçekleşmekte olup, gelirin elde edilmesi ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk esasına, serbest
meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratlarda tahsil esasına, menkul
sermaye iratları ile ücret gelirlerinde ise hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesine
bağlanmıştır.
Menkul sermaye iratları açısından vergiyi doğuran olay niteliğinde olan hukuki ve ekonomik
tasarrufun gerçekleşmesinde, gelirin sahibi tarafından talep edilebilir hale gelmesi anlamına gelen
hukuki tasarruf aşaması, gelirin istendiği anda sahibine ödenecek hale gelmesi anlamına gelen
ekonomik tasarruf aşamasınca izlenmekte olup, söz konusu menkul sermaye iradı gelirinin fiilen
tahsil edilip edilmemesi gelirin elde edilmesine etki etmemektedir.
Kar dağıtımına ilişkin esasları düzenleyen Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlerle ilgili509 uncu maddesinde, kar payının ancak net dönem karından ve serbest yedek akçelerden; limited
şirketlerle ilgili 608 inci maddesinde ise, kar payının sadece net dönem karından ve bunun için
ayrılmış yedek akçelerden dağıtılabileceği belirtilmiştir.
Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinde;
"1) Tasfiye dönemi: Her ne sebeple olursa olsun, tasfiye haline giren kurumların
vergilendirilmesinde hesap dönemi yerine tasfiye dönemi geçerli olur.
a) Tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul kararının tescil edildiği tarihte
başlar ve tasfiye kararının tescil edildiği tarihte sona erer. Başlangıç tarihinden aynı takvim yılı
sonuna kadar olan dönem ile bu dönemden sonraki her takvim yılı ve tasfiyenin sona erdiği dönem
için ilgili takvim yılı başından tasfiyenin bitiş tarihine kadar olan dönem bağımsız bir tasfiye dönemi
sayılır.
b) Tasfiyenin başladığı takvim yılı içinde sona ermesi halinde tasfiye dönemi, kurumun
tasfiyeye girdiği tarihten başlar ve tasfiyenin bittiği tarihe kadar devam eder.
c) Tasfiyenin zararla kapanması halinde tasfiye sonucu, önceki tasfiye dönemlerine doğru
düzeltilir ve anılan dönemlerde fazla ödenen vergi mükellefe iade edilir.
...
(4) Tasfiye kârı: Tasfiye halindeki kurumların vergi matrahı tasfiye kârıdır. Tasfiye kârı,
tasfiye döneminin sonundaki servet değeri ile tasfiye döneminin başındaki servet değeri arasındaki
olumlu farktır.
a) Tasfiye kârı hesaplanırken;
1) Ortaklara veya kurum sahiplerine tasfiye esnasında avans olarak veya diğer şekillerde
yapılan her türlü ödemeler tasfiyenin sonundaki servet değerine,
2) Mevcut sermayeye ilave olarak ortaklar veya sahipleri tarafından yapılan ödemeler ile
tasfiye esnasında elde edilen ve vergiden istisna edilmiş olan kazanç ve iratlar tasfiye döneminin
başındaki servet değerine,
eklenir.
...
(5) Servet değeri: Tasfiye döneminin başındaki ve sonundaki servet değeri, kurumun tasfiye
dönemi başındaki ve sonundaki bilânçosunda görülen öz sermayesidir. Bir yıldan fazla süren
tasfiyelerde izleyen tasfiye dönemlerinin başındaki servet değeri, bir önceki dönemin son
bilânçosunda görülen servet değeridir..." hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin tasfiyesi sonucu oluşan zararın geçmiş yıl
kârlarına ve/veya yasal yedeklere mahsup edilmesi işleminde, nakden veya hesaben bir ödeme
bulunmamaktadır. Bu nedenle, geçmiş yıl kârlarının ve/veya yasal yedeklerin geçmiş yıl zararlarına
mahsup edilmesi işlemi, kar payı dağıtımı olarak değerlendirilmeyecek ve kar payı dağıtımına bağlı
vergi kesintisi yapılmayacaktır.
II- VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN;
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun;
161 inci maddesinde, vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen
durdurulmasının ve sona ermesinin işi bırakmayı ifade ettiği, işlerin herhangi bir sebep yüzünden
geçici bir süre için durdurulmasının işi bırakma sayılmayacağı, 162 nci maddesinde, tasfiye ve iflas hallerinde, mükellefiyetin vergi ile ilgili muamelelerin
tamamen sona ermesine kadar devam edeceği,
227 nci maddesinde, bu kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve
üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu,
229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin
borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye
verilen ticari vesika olduğu,
267 nci maddesinde, emsal bedelin, gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut
doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran
haiz olacağı değer olduğu ve emsal bedelinin sırasıyla ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası veya
takdir esaslarından birinin uygulanması suretiyle tespit edileceği,
328 inci maddesinde, amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alınan bedel
ile bunların envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki farkın kar ve zarar hesabına
geçirileceği, işletme hesabı esasında defter tutan mükelleflerle serbest meslek kazanç defteri tutan
mükellefler tarafından ise bu farkın hasılat veya gider olarak dikkate alınacağı, amortisman ayrılmış
olanların değerinin ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağ olduğu
hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, bir mükellefin işi bırakmış sayılabilmesi için, işle ilgili tedarik işlemlerini
durdurmasının yanı sıra, işletmede bulunan emtia stokları ile diğer döner ve sabit değerlerinin de
elden çıkarılması veya bu varlıkların işletme sahiplerince işletmeden çekilmiş olması gerekir.
Bu itibarla, tasfiye halindeki şirketiniz aktifine kayıtlı bulunan sabit kıymetlerin, Vergi Usul
Kanununun yukarıda yer verilen 328 inci maddesi dikkate alınarak satışı yapılmak ve satış bedeli
üzerinden fatura düzenlenmek suretiyle veya Kanunun 267 nci maddesi uyarınca tespit edilecek
emsal bedeli üzerinden fatura düzenlenerek işletmeden çekilmek suretiyle kayıtlardan tenzil
edilmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.