Tasfiyeye giren factoring şirketinin "Aciz Vesikası" ve "Semeresizlik Belgesi" ne bağlanan alacaklarının değersiz alacak addedilip edilemeyeceği ile ş

Özelge: Tasfiyeye giren factoring şirketinin "Aciz Vesikası"
ve "Semeresizlik Belgesi" ne bağlanan alacaklarının
değersiz alacak addedilip edilemeyeceği ile şüpheli halde
olan alacakların ortaklara temliki hk.
Sayı: 
B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK-323-68
Tarih: 
01/03/2012
 
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
 
   
Sayı : B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK-323-68 01/03/2012
Konu : Tasfiyeye giren factoring şirketinin "Aciz Vesikası" ve 
"Semeresizlik Belgesi" ne bağlanan alacaklarının
değersiz alacak addedilip edilemeyeceği ile şüpheli
halde olan alacakların ortaklara temliki.
 
            İlgide kayıtlı özelge talep formlarının incelenmesinden, .../2009 tarihi itibariyle tasfiyeye
giren şirketinizin geçmiş dönem faaliyetlerinden kaynaklanan ve kanuni takibe geçilmiş alacakları
bulunduğu, söz konusu alacaklar için  ilgili dönemlerde "şüpheli alacak karşılığı" ayrıldığı, ancak bu
alacakların bir kısmı ile ilgili olarak "Aciz Vesikası" / "Semeresizlik Belgesi"  alındığı, önemli bir
kısmı için ise takibe devam edildiği belirtilerek,
            -"Aciz Vesikası" /"Semeresizlik Belgesi" alınmış alacakların değersiz alacak sayılarak sonuç
hesaplarına intikal ettirilmesinin mümkün olup olmayacağı,
             -Takibi devam eden ve şüpheli alacak karşılığı ayrılan alacakların ortaklara temlik edilmesi
halinde bu alacakların tahsil edilmiş kabul edilip, sonuç hesaplarına mı intikal ettirileceği, bunun
mümkün olmaması durumunda kâr / zarar hesabına herhangi bir yansıtma yapılmadan işlemin
sonuçlandırılıp sonuçlandırılamayacağı,
             hususlarında tereddüt oluştuğundan Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
             213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde "Kazai bir hükme veya kanaat verici
bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar değersiz alacaktır.
            Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve
mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan
mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok
edilirler."  hükmü yer almaktadır.
             Bu hükme göre, bir alacağın değersiz alacak olarak değerlendirilebilmesi için kazai bir
hükme veya kanaat verici bir belgeye göre tahsiline imkân kalmadığının ispatı gerekir.
             Görüldüğü gibi değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra
inmiş bir alacaktır. Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkânının kalmadığının, kazai bir
hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden
anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin
yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim
tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkansız hale getirmiş
hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif veinandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem
taşımaktadır. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış
olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen
alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika
ile tevsikini öngörmüştür.
             Kanaat verici bir vesikadan ne anlaşılması gerektiği hususunda ise kanunda yeterli açıklık
bulunmamaktadır. Ancak, vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek
olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir.
             -Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanunun 31 ve izleyen
maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası
reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı,
             -Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme
kararı,
             -Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
             -Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
             -Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını
belgeleyen resmi evrak,
            -Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal
süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,
             -Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla
alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından
vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)
             -Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi
tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.
            Anılan Kanunun 323 üncü maddesinde "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
             1-Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
            2-Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından
ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
            şüpheli alacak sayılır.
            Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte
karşılık ayrılabilir.
            Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda
bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
            Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar
hesabına intikal ettirilir." hükmü yer almaktadır.
            Bu madde hükmünden anlaşıldığı üzere bir alacağın şüpheli hale gelebilmesi için ya alacak
dava veya icra safhasında bulunmalı ya da yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla
istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek
derecede küçük alacaklardan oluşmalıdır. Alacağın yurt içinden veya yurt dışından olması bir önem
taşımadığından yurt dışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri geçerlidir.            Şüpheli alacaklara karşılık ayırmak için mahkemeye dava, icra müdürlüğüne takip için
dilekçe verilmiş olması alacağın dava veya icra safhasında olduğunu göstermekle beraber bu
başvuruların takibi gerekmektedir. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklara
karşılık ayrılabilmesi için borçlunun noter vasıtasıyla protesto edilmesi veya borcun (3. kişilere
ispat açısından kanaat verici belge olacak şekilde) bir yazı ile istenmesi ve protestonun ya da
yazının muhatabına ulaşmış olması gerekmektedir.  Dava ve icra takibine değmeyecek derecede
küçük alacakların tespiti açısından dava edilecek alacak için avukatlık ücreti, yargı harcı, notere
yapılacak ödemeler ile posta giderleri toplamı dikkate alınarak tahmini bir dava maliyeti bulunacak
ve bu tutar alacakla kıyaslanacaktır. Tahmini dava maliyetinin alacaktan daha büyük olması
halinde, mahkemeye başvurulmadan protesto veya yazı ile bir defadan fazla istenerek tahsil
edilemeyen alacak için karşılık ayrılması mümkün olabilecektir.
            Diğer taraftan, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 143 üncü maddesinde   "Alacaklı alacağının
tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi
kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir; bu
belgeler hiçbir harç ve vergiye tabi değildir.
            Bu vesika ile 105 inci maddedeki vesika borcun ikrarını mutazammın senet mahiyetinde
olup, alacaklıya 277 nci maddede yazılı hakları verir.Alacaklı aciz vesikasını aldığı tarihten bir sene
içinde takibe teşebbüs ederse yeniden ödeme emri tebliğine lüzum yoktur.Aciz vesikasında yazılı
alacak miktarı için faiz istenemez.Kefiller, müşterek borçlular ve borcu tekeffül edenler bir miktar
için vermeye mecbur oldukları faizlerden dolayı borçluya rücu edemezler.Bu borç borçluya karşı
aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Borçlunun
mirasçıları, mirasın açılmasından itibaren bir sene içinde alacaklı hakkını aramamışsa, borcun
zamanaşımına uğradığını ileri sürebilir......"  hükmü yer almaktadır.
            Buna göre, aciz vesikası, alacağını tamamen alamamış olan alacaklıya, ödenmeyen alacak
miktarı için verilen bir belgedir. Bu belgenin verilmesi ile alacaklının alacağı son bulmaz, hatta
alacaklının durumu kısmen kuvvetlendirilmiş olur. Örneğin alacağın zamanaşımı süresi belgenin
düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl olur ve artık borçlu borcunun olmadığını iddia edemez. Başka
bir deyişle aciz belgesi İcra İflas Kanununun 68 inci maddesi anlamında borç ikrarını içeren bir
belge olup, alacağın değersiz olduğuna ilişkin bir vesika değildir. Bu nedenle bir alacağın aciz
belgesine bağlanmış olması, alacağın gelecekte tahsil edilme imkânını ortadan kaldırmamaktadır.
Bu açıklamalara göre, şüpheli alacak karşılığı ayrılan ancak takip sonucu aciz vesikası alınan
alacaklar için değersiz alacak ayrılması mümkün değildir.
            Diğer taraftan, semeresizlik belgesi borçlunun bilinen tüm adreslerinde yapılan icra
işlemlerinin sonuçsuz kalması ve borçlunun haciz yapılacak başkaca adresinin tespit edilememiş
olması, ilgili yerlere yapılan haciz müzekkerelerinden herhangi bir sonuç alınamaması ve tahsilat
yapılamadığını gösteren alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğünce alacaklıya verilen bir
belgedir. Söz konusu belge ile borçlunun borcu ortadan kalkmamakta olup, borçlunun tespit
edilebilecek bir adresi bulunması halinde icra işlemine devam edilebilecektir. Bu nedenle
semeresizlik belgesinin de alacaklı açısından değersiz alacağın ispatı açısından kanaat verici vesika
olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
             Öte yandan, 818 sayılı Borçlar Kanununun 162 nci maddesinde, kanun veya sözleşme ile
veya işin mahiyeti gereği yasaklanmadıkça borçlunun rızası aranmaksızın alacağın üçüncü bir şahsa
temlik edilebileceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun maddesinde, yazılı şekilde olmadıkça
alacağın temlikinin muteber olmayacağı belirtilmiştir.
            Bahsi geçen Kanun hükmü uyarınca temlik edilen alacağın, alacak talep hakkı temlik edilen
şahıslara geçeceğinden, Kanunun amir hükümlerine uygun şekilde temlik edilen alacak, temlik eden
açısından ortadan kalkacaktır.
            Buna göre, şirketinizce takibi devam eden ve şüpheli alacak karşılığı ayrılan alacakların özel
hukuk hükümleri uyarınca yapılan sözleşmeye istinaden ortaklara temlik edilmesi durumunda bu
tutarlar için şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağından, bunların temliknamenin düzenlendiğidönemde kâr / zarar hesabına intikal ettirilmesi gerekmektedir.
 
 
            Bilgi edinilmesini rica ederim.
   
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.