Üniversite bünyesinde oluşan iktisadi kamu kuruluşlarının kurumlar ve katma değer vergileri beyanname verme yükümlülükleri hk.

Üniversite bünyesinde oluşan iktisadi kamu kuruluşlarının
kurumlar ve katma değer vergileri beyanname verme
yükümlülükleri hk.
Sayı: 
96620903-130[40/1-43-2016/12]-32433
Tarih: 
27/06/2018
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
MUĞLA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)
 
 
Sayı : 96620903-130[40/1-43-2016/12]-32433 21.03.2018
Konu : Üniversite bünyesinde oluşan iktisadi  
kamu kuruluşlarının kurumlar ve katma
değer vergileri beyanname verme
yükümlülükleri
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesi
uyarınca, Müdürlüğünüz bünyesinde faaliyet gösteren, ayrı bir tüzel kişiliği bulunmayan
Mühendislik Fakültesi, MSKÜ Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Uygulama Oteli ve Yaşam Boyu
Öğrenme Araştırma ve Uygulama Merkezi için döner sermaye alt birimleri oluşturularak, her birim
için Ziraat Bankası … Şubesi nezdinde ayrı ayrı hesap açtırılması düşünüldüğü, ancak bu birimlerin
katma değer vergisi, stopaj ve damga vergisi mükellefiyetlerinin bulunduğu belirtilerek, her bir
birimin bir aylık vergisel yükümlülüklerinin ayrı ayrı mı yoksa kümülatif olarak tek bir
beyannameyle mi verileceği konusunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde iktisadi kamu kuruluşları, kurumlar
vergisi mükellefleri arasında sayılmış olup anılan maddenin üçüncü fıkrasında, Devlete, il özel
idarelerine, belediyelere, diğer kamu idarelerine ve kuruluşlarına ait veya bağlı olup faaliyetleri
devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai
işletmelerin iktisadi kamu kuruluşu olduğu; altıncı fıkrasında ise iktisadi kamu kuruluşlarının
kazanç amacı gütmemeleri, faaliyetlerinin kanunla verilmiş görevler arasında bulunması, tüzel
kişiliklerinin olmaması, bağımsız muhasebelerinin ve kendilerine ayrılmış sermayelerinin veya iş
yerlerinin bulunmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceği, mal veya hizmet bedelinin sadece
maliyeti karşılayacak kadar olması, kâr edilmemesi veya kârın kuruluş amaçlarına tahsis
edilmesinin bunların iktisadi niteliğini değiştirmeyeceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında ise her mükellefin vergiye tabi kazancının
tamamı için bir beyanname vereceği, ancak, tüzel kişiliği bulunmayan iktisadi kamu kuruluşları ile
dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerden her biri için, bunların bağlı olduğu kamu tüzel kişileri
ile dernek ve vakıflar tarafından ayrı beyanname verileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Anılan Kanunun uygulanmasına ilişkin açıklamalar içeren Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin (2.3.1.)
bölümünde iktisadi kamu kuruluşlarının ticari, sınai veya zirai bir işletme oluşturup oluşturmadığı
hususunda,  Tebliğin  (2.4.)  bölümünde  yapılan  açıklamaların  dikkate  alınması  gerektiği
belirtilmiştir.
Söz konusu Tebliğin (2.4.) bölümünde, iktisadi işletmenin belirlenmesinde işletmenin belirgin
özelliklerinin bağlılık, devamlılık ve faaliyetin ticari, sınai veya zirai bir mahiyet arz etmesinin, diğer
bir anlatımla iktisadi işletmenin unsurlarının ticari faaliyetin de temel özelliklerinden olan, bir
organizasyona bağlı olarak piyasa ekonomisi içerisinde bedel karşılığı mal alım-satımı, imalatı ya da
hizmet ifaları gibi faaliyetler olduğu, Kanunun bu gibi halleri tek tek saymak yerine, dernek veya
vakıf tarafından piyasa ekonomisi içerisinde icra edilen tüm iktisadi faaliyetleri kapsamına aldığı,satılan mal veya hizmete ait bedelin sadece maliyeti karşılayacak kadar olmasının, kar
edilmemesinin, karın kuruluş amaçlarına tahsis edilmesinin bunların iktisadi işletme olma vasfını
değiştirmeyeceği açıklanmıştır. Ayrıca, kazanç sağlama amacı olmasa dahi işletmenin konusunun ve
faaliyetinin, her türlü mal ve hizmet satışı ya da bunlara benzer şekillerde olması ve devamlı surette
yapılması durumlarında da dernek veya vakıflara ait iktisadi işletme oluştuğunun kabul edileceği
belirtilmiştir.
İktisadi işletme tanımı içinde yer alan ve devamlı olarak yapılan ticari, sınai veya zirai faaliyetten
söz edebilmek için bu işletmenin tedavül ekonomisine katılması, başka bir ifadeyle işletmede
üretilen veya alınan malların veya verilen hizmetin bir bedel karşılığı satılmış olması gerektiği, aksi
halde diğer unsurlar var olsa dahi bir iktisadi işletmenin varlığından söz edilemeyeceği ifade
edilmiştir.
Ayrıca, aynı Tebliğin "14.1. Beyannamenin verilmesi" başlıklı bölümünde de, "Her mükellef vergiye
tabi kazancının tamamı için bir beyanname verecektir. Mükelleflerin şubeleri, ajanlıkları, alım-satım
büro ve mağazaları, imalathaneleri veyahut kendilerine doğrudan doğruya bağlı sair işyerleri için
bağımsız muhasebeleri ve ayrılmış sermayeleri olsa dahi ayrı beyanname verilmesi söz konusu
olmayacaktır.
Ancak, tüzel kişiliği bulunmayan iktisadi kamu kuruluşları ile dernek veya vakıflara ait tüzel kişiliği
bulunmayan iktisadi işletmelerin her biri için bunların bağlı oldukları kamu tüzel kişileri ile dernek
veya vakıflar tarafından ayrı beyanname verilmesi gerekecektir. Bu nedenle, söz konusu kuruluşlara
ait iktisadi işletmelerin her biri için ayrı kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilecektir.
(6 Seri No'lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin 12.maddesiyle değişen paragraflar)İktisadi
işletmelerin ortak yönetimi veya sermayesi olsa dahi faaliyetlerinin bağımsız ve farklı olması
halinde ayrı ayrı mükellefiyet tesis ettirilmesi gerekmektedir. Aynı faaliyet alanında farklı
işyerlerinde faaliyette bulunulması halinde ise tek mükellefiyet tesis ettirilmesi mümkündür. Ancak,
farklı yönetim, sermaye ya da organizasyonu olan işletmelerin ayrı ayrı iktisadi işletme kabul
edileceği tabiidir.
Örneğin; bir derneğe bağlı maden suyu işletmesi ile birlikte, özel poliklinik işletmesinin bulunması
halinde bunların sermaye veya yönetiminin ayrı olup olmadığına bakılmaksızın, her biri için ayrı
ayrı kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan, bir vakfa ait farklı illerde özel okul işletmelerinin bulunması halinde tüm okullar için
tek bir iktisadi işletme üzerinden kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilebilecektir.
Aynı faaliyet alanında farklı işyerlerinde faaliyette bulunulması nedeniyle her bir işyerinin ayrı bir
iktisadi işletme kabul edilerek tesis edilen mükellefiyet kayıtları, talep edilmesi halinde 1/1/2012
tarihinden itibaren terkin edilecek ve tek mükellefiyet kaydı açılacaktır."
açıklamalarına yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre, sermayesi veya yönetiminin aynı olması veya aynı
alanda faaliyette bulunulması şartıyla üniversiteniz döner sermaye işletmesine ait veya bağlı olarak
oluşan iktisadi kamu kuruluşları için tek bir kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi
mümkündür. Ancak, anılan döner sermaye birimlerinin farklı faaliyet konularında iştigal etmesi
halinde ise oluşan iktisadi kamu kuruluşlarının her biri için ayrı ayrı mükellefiyet tesis edilmesi
gerekeceğinden her biri için ayrı kurumlar vergisi beyannamesi verilmesi gerekecektir.
Diğer yandan, 3065 sayılı KDV Kanununun; 40/1 inci maddesinde, katma değer vergisinin bu
kanunda aksine hüküm bulunmadıkça mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarh olunacağı, 43 üncümaddesinde ise, katma değer vergisinin mükellefin işyerinin bulunduğu yer vergi dairesince tarh
olunacağı, mükellefin ayrı ayrı vergi dairelerinin faaliyet bölgelerinde işyerleri varsa, gelir ve
kurumlar vergisi açısından bağlı olunan vergi dairesi tarafından tarh olunacağı hükümlerine yer
verilmiştir.
Buna göre, üniversiteniz döner sermaye işletmesi bünyesinde aynı alanda faaliyet gösteren iktisadi
kamu kuruluşlarına ilişkin tek bir KDV mükellefiyeti tesis edilerek, tek bir KDV beyannamesi ile
beyan edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Ancak, farklı faaliyet konuları ile iştigal eden iktisadi kamu kuruluşlarının her biri için ayrı ayrı
kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi gerektiğinden her bir iktisadi kamu kuruluşu nezdinde
ayrı katma değer vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi ve ayrı KDV beyannamesi verilmesi
gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.