Yurtdışında yerleşik danışmanlık firması tarafından düzenlenen fatura hk.

Özelge: Yurtdışında yerleşik danışmanlık firması tarafından
düzenlenen fatura hk.
Sayı: 
B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1674
Tarih: 
29/09/2011
 
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü
 
   
Sayı : B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-1674 29/09/2011
Konu : Yurtdışında yerleşik danışmanlık firması tarafından  
düzenlenen fatura hk.
 
İlgide kayıtlı dilekçenizde, yurt dışındaki bir firmadan danışmanlık hizmeti aldığınız, bu hizmet
karşılığında tanzim edilen faturanın bedelinin de bankadan talep edilmekte olduğu ve henüz
ödenmediği, bu faturanın direk gider olarak kaydedilip kaydedilemeyeceği, gider olarak
kaydedebilmek için stopaj uygulama zorunluluğunuzun bulunup bulunmadığı ve bu faturanın yurt
dışındaki konsolosluklarda onaylatmanızın gerekli olup olmadığı hususunda görüş talep
edilmektedir.
Bilindiği gibi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun "Safi Kurum Kazancı" başlıklı 6'ncı
maddesinde; kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum
kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu'nun
ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Gelir Vergisi Kanunu'nun "Ticari Kazancın Tarifi" başlıklı 37'nci maddesinde; "Her türlü ticari ve
sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır...", hükmü yer almış olup; aynı Kanun'un
"Bilanço Esasında Ticari Kazancın Tespiti" başlıklı 38'inci maddesinde ise; "Bilanço esasına göre
ticari kazanç, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki
müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2. İşletmeden çekilen değerler ise  farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanunu'nun değerlemeye ait
hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41'inci maddeleri hükümlerine uyulur." denilmiş, Gelir Vergisi
Kanunu'nun "İndirilecek Giderler" başlıklı 40'ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde
indirilecek giderler sayılarak 1'inci bendinde "Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için
yapılan genel giderler"in safi kazancın tespitinde indirilebileceği belirtilmiştir.
Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir ve Kurumlar
Vergisi Kanunlarında sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona
bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denilebilir.
Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası"
ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş
olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve
işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Bu
esas dikkate alındığında bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve
tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.Diğer taraftan Kurumlar Vergisi Kanunu'nun "Dar mükellefiyette vergi kesintisi" başlıklı 30'uncu
maddesinde; "Dar mükellefiyete tabi kurumların aşağıdaki kazanç ve iratları üzerinden, bu kazanç 
ve iratları avanslarda dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler
tarafından %15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılır:
...
b) Serbest meslek kazançları.
(10) Bu maddede geçen hesaben ödeme deyimi, kesintiye tâbi kazanç ve iratları
ödeyenleri hak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü kayıt ve işlemleri ifade eder.
(11) Yapılacak vergi kesintisinde  kazanç ve iratlar gayrisafi tutarları üzerinden dikkate alınır.
Kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde vergi kesintisi, fiilen
ödenen tutar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin toplamı üzerinden hesaplanır.
(12) Bu Kanuna göre vergi kesintisi yapanlar, yaptıkları vergi kesintisini kayıt ve hesaplarında
ayrıca gösterirler." hükümleri yer  almış Kanunun "Muhtasar beyanname" başlıklı 31'inci
maddesiyle Kanunun "Dar mükellefiyette vergi kesintisi" başlıklı 30'uncu maddesi gereğince vergi
kesintisi yapmak zorunda olanlar, bu vergileri ödeme veya tahakkukun yapıldığı yer itibariyle bağlı
oldukları vergi dairesine Gelir Vergisi Kanunu'nda muhtasar beyannameye ilişkin belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde muhtasar beyanname ile bildirmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır.
03.02.2009 tarih ve 27130 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2009/14593 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile Kurumlar Vergisi Kanunu'nun "Dar Mükellefiyette Vergi Kesintisi" başlıklı 30'uncu
maddesi uyarınca dar mükellefiyete tabi kurumların vergi kesintisine tabi kazanç ve iratlarından
yapılacak vergi kesintisi oranları;
Serbest meslek kazançlarında;
a) Petrol arama faaliyetleri dolayısıyla sağlanacak kazançlardan %5,
b) Diğerlerinden %20,
olarak tespit edilmiştir.
Öte yandan, Türkiye-Arnavutluk Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması 01.01.1997 tarihinden
itibaren uygulanmakta olup, Anlaşmanın "Serbest Meslek Faaliyetleri" ne ilişkin 14 üncü
maddesinin 1 inci fıkrası;
"1. Bir Akit Devlet mukiminin serbest meslek faaliyetleri veya bağımsız nitelikteki diğer faaliyetler
dolayısıyla elde ettiği gelir, bu kişi diğer Akit Devlette faaliyetlerini icra etmek için sürekli
kullanabileceği bir sabit yere sahip olmadıkça, yalnızca bu Devlette vergilendirilecektir. Eğer kişi
böyle bir sabit yere sahip olursa, gelir bu diğer Devlette,söz  konusu sabit yere atfedilebilen
miktarla sınırlı olmak üzere vergilendirilebilir." hükmünü öngörmektedir.
Bu hükme göre, bir Arnavutluk mukiminin Türkiye'ye gelmeksizin Arnavutluk'ta icra edeceği
serbest meslek faaliyetleri veya benzer nitelikteki diğer faaliyetler dolayısıyla elde edeceği gelirleri
vergileme hakkı yalnızca Arnavutluk'a aittir. Eğer bu hizmet veya faaliyetler Türkiye'de sabit bir yer
vasıtasıyla icra edilirse, Türkiye'nin de bu gelirleri iç mevzuat hükümleri çerçevesinde vergileme
hakkı bulunmaktadır. Arnavutluk mukimlerinin Türkiye'de elde ettikleri kazanç veya iratların ilgili
Anlaşma çerçevesinde vergiye tabi tutulabilmesi için Arnavutluk yetkili makamlarından mukimlik
belgesi almaları ve bu belgenin aslı ile noter veya bu ülkedeki Türk konsolosluklarınca tasdikli
Türkçe tercümesinin bir örneğini, kendilerine yapılan ödemeler üzerinden vergi tevkifatı yapacak
vergi sorumlularına ibraz etmeleri gerekmektedir. Vergi sorumluları teslim aldıkları söz konusu
mukimlik belgelerini gerektiğinde yetkili makamlara ibraz etmek üzere muhafaza edeceklerdir.
Mukimlik belgesinin ibraz edilememesi durumunda ise ilgili Anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat
hükümlerimiz uygulanacaktır.Diğer taraftan, 253 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nin "Yurt Dışında Faaliyette
Bulunan Mükelleflere Yaptırılan İş ve Hizmetler Karşılığında Alınan Belgelerle İlgili İşlemler"
başlıklı (B) bölümünde "Vergi Usul Kanununun kayıt nizamına ilişkin 215 inci maddesinde, bu
Kanuna göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulmasının mecburi olacağı belirtilmiş, 227 nci
maddesinde de "Bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre  tutulan ve üçüncü şahıslarla
olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların  tevsiki mecburidir." hükmü yer almıştır. Söz
konusu kayıtların ise aynı Kanunun 229 uncu ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden
herhangi biri ile tevsik edilmesi gerekmektedir.
Bu hükümlere göre, yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara yaptırılan iş veya hizmetler
karşılığında ödemede bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri, yurt dışında mukim kişi
veya kuruluşlardan aldıkları muteber belgeleri, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içindeki
noterlerde Türkçe'ye tercüme ve tasdik ettirdikten sonra defterlerine gider olarak kayıt
edebilmekte idiler.
Ancak Bakanlığımıza yapılan başvurulardan, bu işlemlerin yurt dışı temsilciliklerimizdeki iş
yığılmalarına neden olduğu, mükellefler bakımından da ağır külfetler getirdiği anlaşıldığından,
anılan Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, bu Genel
Tebliğ ile yurt dışında mukim kişi veya kuruluşlara  yaptırılan iş veya hizmetler karşılığında alınan
belgelerin, yurt dışındaki temsilciliklerimizde veya yurt içinde noterlerde Türkçe'ye tercüme ve
tasdik edilme zorunluluğu kaldırılmıştır.
Buna göre, yurt dışındaki kişi veya firmalardan belge alan mükellefler, bu belgeleri defter
kayıtlarında gider olarak göstermeleri sırasında belgelerde yazılı bedelleri, belgenin düzenlendiği
günde Merkez Bankasınca belirlenen döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevirerek kayıtlarında
göstereceklerdir. Ancak inceleme sırasında inceleme elemanınca lüzum  görülmesi halinde,
mükellefler bu belgelerini tercüme ettirmek zorundadırlar."
denilmektedir.
Bu itibarla, yurt dışından danışmanlık hizmeti karşılığında aldığınız faturanın inceleme elemanınca
istenmesi halinde tercüme ettirilmesi gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
          
 
 
(*)     Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**)   İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.