2019/466

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET BAYRAKCI BAŞVURUSU (4)

(Başvuru Numarası: 2019/466)

 

Karar Tarihi: 2/5/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Berrak YILMAZ

Başvurucu

:

Mehmet BAYRAKCI

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, psikolojik taciz nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin davanın esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, İstanbul Defterdarlığında memur olarak görev yapmakta iken 2002 yılında trafik kazası geçirmiş ve sol bacağını diz üstü seviyesinden kaybetmiş ve sağ bacak diz eklemindeki kırık sebebiyle %60 oranında engelli durumuna düşmüştür. Başvurucu, kaza sonrası hareket kabiliyetinin kısıtlanması, kendi başına hayatını idame edebilmesindeki zorluklar nedeniyle ailesinin yaşadığı Ankara'ya atanma talebinde bulunmuş ve 2003 yılında Ankara Defterdarlığı Çankaya Vergi Dairesi Müdürlüğüne naklen atanmıştır. Başvurucunun fiziksel engeli ve ailesinin ikamet adresi dikkate alınarak Yenimahalle Vergi Dairesi Müdürlüğüne ataması yapılmış ve 30/9/2003 tarihinde göreve başlamıştır.

3. Başvurucu görev yaptığı sırada, engeline uygun tuvalet talebinde bulunmasına karşın idarenin bu istemini yerine getirmemesi, tuvalet ihtiyacı için eve gittiği sırada görevi başında olmaması sebebiyle hakkında tutanak tutulması nedeniyle evine 20 km mesafede Ulusite Vergi Dairesine ataması yapılmıştır.

4. Başvurucu, tayin talebinde bulunmuş ve 25/5/2009 tarihinde talep ettiği Antalya Vergi Dairesine atanmıştır.

5. Başvurucu 16/9/2011 tarihinde Ankara 11. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı (İdare) aleyhine görev yaptığı 2004-2009 yılları arasında psikolojik tacize maruz kaldığı gerekçesiyle 10.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmıştır.

6. Mahkeme 28/9/2011 tarihinde davanın süre aşımı nedeniyle esasa girmeden reddine karar vermiştir. Kararda, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde dava açma süresinin özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, başvurucunun uğradığı manevi zararının atamasının Antalya Vergi Dairesine yapılması ile son bulduğu, 25/5/2009 tarihinden itibaren altmış günlük dava açma süresi içinde açılması gerekirken bu süre geçirildikten çok sonra açıldığından davanın süre aşımı sebebiyle esasını inceleme olanağı bulunmadığını ifade etmiştir.

7. Kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onikinci Daire (Daire) 2/4/2018 tarihinde onama kararı vermiştir. Başvurucu karar düzeltme talebinde bulunmuş ve talep 23/10/2018 tarihinde reddedilmiştir.

8. Başvurucu, nihai hükmü 5/12/2018 tarihinde öğrendikten sonra 28/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu, yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde söz konusu hakkın ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiğini ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap vermemiştir.

11. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a 25/7/2018 tarihinde eklenen geçici ikinci maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

12. Bu defa 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 40. maddesi ile 6384 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin birinci fıkrasında yer alan tarih 9/3/2023 olarak değiştirilmiş ve 9/3/2023 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında; ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir.

14. Mevcut başvuruda da söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Başvurucu, psikolojik tacize maruz kaldığı gerekçesiyle açtığı davanın esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde, başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap vermemiştir.

17. Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının bir unsuru olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

18. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34). Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

19. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).

20. Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

21. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte sınırlandırmanın kanuna dayanması, meşru amacının bulunması ve ölçülü olması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).

22. Somut olayda başvurucunun psikolojik tacize maruz kaldığı gerekçesiyle açtığı manevi tazminat davasının, süresinde açılmadığı gerekçesiyle derece mahkemelerince reddedilerek işin esasının incelenmemesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahale 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesine dayanmakta olup müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur. Bunun yanı sıra dava hakkının belli usul kurallarına bağlanmasının iyi adalet yönetiminin sağlanarak kamu yararının gerçekleştirilmesi şeklinde meşru bir amaca yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

23. Bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı da incelenmelidir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38). Dava hakkının bağlandığı usul kurallarına uyulmaması nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisi ile iyi adalet yönetimi ilkesinin sağlanarak kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir (Mecd Al Casım, B. No:2019/2923, 16/3/2023, § 32).

24. Somut olayda başvurucunun 2009 yılına kadar görev yaptığı Ankara Vergi Dairesinde maruz kaldığı psikolojik taciz iddiaları için 2011 yılında dava açtığı görülmektedir. 2577 sayılı Kanunu'nun 7. maddesinde dava açma süresinin özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un 12. maddesinde ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri,13. maddesinde ise -dava tarihindeki haliyle- idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların, idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka biçimde öğrendikleri günden itibaren bir yıl ve herhâlde eylem gününden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi hâlinde, bu konudaki işlemin bildiriminden sonra veya istek hakkında altmış gün içinde bir yanıt verilmediği takdirde bu sürenin bittiği günden itibaren dava açma süresi içinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır. Kanun'da düzenlenen söz konusu sürelerin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verdiği veya başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklediği söylenemeyeceği gibi başvurucunun kendisine uygulandığını ile sürdüğü psikolojik taciz eylemlerinin üzerinden yaklaşık iki yıl geçtikten ve yukarıda değinilen Kanun hükümlerinde öngörülen süreler geçirildikten sonra idareye herhangi bir başvuruda bulunmaksızın açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin de başvurucuya orantısız ve aşırı bir külfet yüklediğinden söz edilemez. Zira somut olayda başvurucunun usule yönelik dava şartları bakımından üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirdiği tereddütsüz bir biçimde söylenilememektedir.

25. Bununla birlikte derece mahkemesi kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum da bulunmamaktadır.

26. Yukarıdaki tespitler ışığında somut olay değerlendirildiğinde tazminat istemine yönelik davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde katı ve şekilci bir değerlendirme ve yorumun varlığından söz edilemeyeceği açıktır. Bu nedenle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olduğu ve bir ihlalin söz konusu olmadığı sunucuna varılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.